KIŞLADA BAHAR
Kara gözlüm, efkarlanma gül gayri
İbibikler, öter ötmez ordayım
Mektubunda diyorsun ki: 'Gel Gayri'
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım
Ah çekerim resmine her bakışta
Bir mahzunluk var o boyun büküşte
Emin ol ki, her sigara yakışta
Sanki, duman tüter tütmez ordayım
Mor dağlara karargahlar kurulur
Eteğinde bölük bölük durulur
On dakika istirahat verilir
Tüfekleri çatar çatmaz ordayım
Dağlar taşlar bu hasretlik derdinde
Sabır sebat etmez gönül yurdunda
Akşam olur tepelerin ardında
Daha güneş batar batmaz ordayım
Aramıza dağlar girmiş koskoca
Meraklanma gönlüm dağlardan yüce
Bir gün değil, beş gün değil, her gece
Yatağıma yatar yatmaz ordayım
Bahar geldi koyun kuzu koklaştı
İki aşık senelerdir bekleşti
Kara gözlüm, düğün dernek yaklaştı
Vatan borcu biter bitmez ordayım
BİN BİRİNCİ GECE
(hancı)
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş
Aman karanlığı görmesin gözüm
Beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş
Sıla burcu burcu... ille ocağım
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım,
Otur baş ucuma, sor yavaş yavaş
Güç bela bir bilet aldım gişeden
Yolculuk başladı Haydarpaşa'dan
Hancı n'olur, elindeki şişeden
Birkaç yudum daha ver yavaş yavaş
Ben o gece, hem ağladım, hem içtim
İki gün, diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan, Niğde'yi geçtim
Uzaktan göründü, Bor yavaş yavaş
Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim; çekinme, doldur be hancı
İlk önce kımıldar hafif bir sancı
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş
Bende bir resmi var, yarısı yırtık
On yıldır evimin kapısı örtük
Garip bir de sarhoş oldu mu artık
Bütün sırlarını der yavaş yavaş
İşte hancı ben, her zaman böyleyim
Öteyi ne sen sor, ne ben söyleyim
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim
Şu bizim hesabı, gör yavaş yavaş
BİN İKİNCİ GECE
(yolcu)
Ben sarhoş değilim, yol sokak sarhoş
Hancıyı kaybettim, hanı kaybettim
Hayatı sayfa sayfa okuduğum boş
Sonundaki, imtihanı kaybettim
Anladım, her gerçek, bir yalan gizler
Beni aldatıyor dağlar, denizler
Meçhul bir zamana karıştı izler
Saati, dakikayı, anı kaybettim
Beni benden, kendi benliğim çaldı
Gölgem uzadıkça, boyum kısaldı
Ellerim bomboş bir roman kaldı
İçimdeki kahramanı kaybettim
Bu başımda esen, bir kavak yeli
Ben ondan deliyim, o benden deli
Onu aynalarda gördüm göreli
Bekir Sıtkı Erdogan'ı kaybettim
YAĞMURDA UNUTULAN ŞARKI
Önce bir yağmur bir yağmur iki gözüm
Önce ıpıslak iki kuş
Sonra yıkılmış evrenler geçti vitrinlerden
Sonra insanlar iki gözüm
İnsanlar
Kahrolmuş
Islak senaryolar üstüne ta iç boşluktan
Boyut boyut yalnızlıklar ağıyordu
Öksüz anılar üstüne iki gözüm
Kırık ikindiler üstüne
Kuşkulu bir yağmur yağıyordu
İkişer üçer yitiriyordum seni kavşaklarda
Yollar ayak bileklerime dolanıyordu hep
Taş taş çöküyordu en kutsal yapılar
Yüzler karanlıktı iki gözüm
Düşünceler dar
Bir geçit bulamıyordum sana
Ellerim yordamlarını yitirmişti üstelik
Hep yabancıydı çaldığım kapılar
Oysaki, son çağrımdı bu ta can köşemden
Oysa yürek yürek son yeşermemdi
Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur
Ah sonra o yağmur iki gözüm
Ah sonra o
Yağmur
Şimdi,
En kırık vaktidir uzak imbatların
Öykümüzün en yaralı yerinden
Damlar yüreğime ılık bir sızı
Sonra birden duyar gibi olurum
Hoyrat yağmurlar altında
Martı çığlıklarına karışıp giden
Çocuksu şarkımızı...
GÜZ DÜŞÜNCELERİ
Bu sabah gökyüzü daha bir yorgun
Daha bir dumanlı
Daha bir derin
Şu anda, omzumdan tanıdık bir el
Tutup silkelese şöyle bir güzel
Kurtulsam yükünden düşüncelerin!
SESSİZ SENFONİ
Ellerin vardı, sıcak ve masum
Ellerin, hayal gibi, düş gibi
O zaman talihime yardı ellerin
Beyaz bir gecede, iki kuş gibi
Omzuma nasıl da konardı ellerin
Hangi rüzgarlarda şimdi kimbilir
O değirmen altı, o zümrüt koru
İlk dörtlü yoncayı bulduğumuz yer
Ya o çapkın çapkın kestanecikler
Hani bir yerleri çimdiklenir hafifçe
Kanardı ellerin!
Mendilimi sarardım üstüne,
Avcumda sahici bir hasta gibi
İncecik incecik yanardı ellerin
Bazan kızar hırçınlaşırdı birden
Ruhumu kaldırır kaldırır boşlukta
Oysa bilmez miyim atamazdı
Geceler sonsuzdu, geceler derin
Bir şeyler düşünür anlatamazdı
Kahrından kaskatı donardı ellerin
İnsan, soyununca hissediyor
Gittikçe katılaştığını yerin
Tanıdık bir film geçiyordu gözlerimden
Gel gör ki en güzel yerinde
Ansızın kopardı ellerin
Sonra, dört yabanci el
Dört yorgun omuz
Mezat kapısında bir kuşluk vakti
Çekince ipini mesafelerin
Ayak uçlarıma yığıldı sonsuz
Bir tünel gerindi sefil, kapkara
Bir yokluk hıçkıra hıçkıra güldü
Büyüdü göz çukurları kırık heykellerin
Böyle bilmediğim uzak yollara
Beni bırakmasa ne vardı ellerin
Romanımız, ne kadar güzel başlamıştı
Ve işte böyle sonu
Şimdi, ışıklar sığ
Gölgeler derin...
Mor sarmaşıklarla örtük balkonu
Kafur kokusundan, od ağacından
Dört arşın geceye sardı ellerin
YOSMA
Bir yâr sevdim, etekleri yeldirme
Yeldirir sallanı sallanı kafir
Sakın dedim, kimselere bildirme
Bildirir sallanı sallanı kafir
Ağına düşmüşüm artık çarnaçar
Ben ondan kaçamam, o benden kaçar
Ağlasam, çapkınca karşıma geçer
Güldürür, sallanı sallanı kafir
Hesabı, kitabı şaşırdım çoktan
Bu bir işve değil, beladır haktan
Aklıma düştü mü gece yataktan
Kaldırır, sallanı sallanı kafir
O çeşmeye gelir, sabrım son hadde
Cilve kitabına girmez bu madde
Bir küçük testiyi yarım saatte
Doldurur, sallanı sallanı kafir
Sıtkı'm olan olmuş bize alemde
Aşığa kurtuluş yoktur bu demde
Görmesem ölürüm, fakat görsem de
Öldürür, sallanı sallanı kafir
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder